Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen ”8. Aile Şurası”nda konuştu.
“AİLE TOPLUMUN ÇELİK ÇEKİRDEĞİ, GÜÇ KAYNAĞIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin misyonlarının en başında aile kurumu ve kuşağın korunmasının geldiğini, bunun inanç gereği de vaaz edildiğini belirtti.
Devletin aileyi müdafaa noktasındaki sorumluluğunun, “Aile, Türk toplumunun temelidir.” sözüyle Anayasa’nın 41.maddesinde yer aldığını hatırlatan Erdoğan, “Aile toplumun temelidir ve temeli sağlam olmayan toplumlar ayakta kalamaz. Bu bakımdan aile toplumun çelik çekirdeği, özü, nüvesi, güç kaynağıdır.” dedi.
”CUMHUR İTTİFAKI’NDA LGBT DİYE BİR ANLAYIŞ YOKTUR”
Aileyi, devletin taşıyıcı sütunu ve kilit taşı olarak gördüklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Nesilden nesile aktarılan ulusal kültür ve kıymetlerimizin vasatı, tıpkı halde aile kurumudur. Lisan ailede öğrenilir, ahlak ailede kuşanılır, inanç ailede yerleşir. Ulusal şuur ailede kazanılır, merhamet, şefkat, hürmet, sevgi ailede edinilir. Karakter burada şekillenir, kimlik ailede inşa olur. Kişi aile çatısı altında toplumun sorumlu bir ferdi haline dönüşür. Çocukları çağın marazlarından koruyan kalkan yeniden ailedir. Okuldan evvel, birinci ve en kıymetli eğitim kurumu birebir formda ailedir. Beşeri, toplumsal ve devlet hayatımızda yeri doldurulmaz olan aileye sahip çıkmak, beşere, topluma, devlete ve milletin istikbaline sahip çıkmak demektir. Aileye gerekli kıymeti vermeyen hiçbir toplum, ekonomik açıdan ne kadar müreffeh olursa olsun, geleceğine inançla bakamaz.
İşte Batı’nın çıkmazı burada. Zira güçlü bir toplum olmanın yolu, yalnızca maddi imkanlardan değil, her şeyden evvel güçlü bir aile yapısına sahip olmaktan geçer. Aile sıkıntısına bakarken anne-baba ve çocuklardan oluşan bir yapıdan fazla, çok daha geniş bir perspektiften yaklaşmalıyız. Sıkıntıyı kolaylaştırmak ve sıradanlaştırmak yerine aile kurumunun toplum hayatımızdaki yerini âlâ, hakikat ve isabetli bir formda tayin etmeliyiz. Müslüman-Türk milletinin alametifarikası olan güçlü aile yapımızı zayıflatacak her türlü teşebbüs karşısında teyakkuz halinde olmalıyız. Gerek devlet, gerekse şahsi olarak soruna yaklaşımımız bu taraftadır. Bunun için tüm seçim kampanyasında da söz ettiğim üzere Cumhur İttifakı’nda LGBT diye bir anlayış yoktur. Varsın LGBT, illet ittifakının gereci olsun, zirve tepe kullansınlar lakin bizde bu yok. Niçin? Zira bizde aile, kutsal bir yapı ve bu kutlu bir yapıyı biz lekeleyemeyiz. Buna da müsaade etmeyiz, edemeyiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çağdaş dünyanın gelişmesiyle aile bağları zayıflarken, aile kurumunun değerinin daha arttığını belirtti.
Geniş aileden çekirdek aileye, oradan da ferdi yaşama geçişin günümüz insanını ailenin sunduğu imkanlardan yoksun bıraktığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Şurası tartışmasız bir hakikattir ki çağdaş birey daha yalnız, hayatın zorlukları karşısında daha korunaksız, çok daha zayıftır. Gelişen irtibat ve ulaşım imkanları çağdaş bireyin yalnızlığına ne yazık ki deva olamamıştır. Hatta ekran ve toplumsal medya bağımlılığı başta olmak üzere insan daha fazla içine kapanmış, toplumdan daha fazla kopmuştur. Bunun olumsuz tesirlerini çok geniş bir alanda daima bir arada görüyoruz. Evlenme yaşı kendi toplumumuz dahi daima yükseliyor. Boşanma oranları her geçen yıl daha da artıyor. Ortalama çocuk sayısı ise günden güne düşüyor. Boşuna, ‘en az üç çocuk’ demiyoruz. Zira bu toplumun bilhassa gereksinimi var. Ayrıntısına burada giremem lakin bizim şu anda Türkiye olarak nüfusumuzun 85 milyon olması kâfi değil. Çok daha fazla bir nüfusa muhtaçlığımız var.”
“EN BÜYÜK TEHDİT, CİNSİYETSİZLEŞTİRME POLİTİKALARIDIR”
Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın giderek yaşlandığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile üzere inançlı bir sığınağa sahip olmayan toplumlarda intihar oranları, bağımlılık, uyuşturucu üzere başka problemlerin da arttığını bildirdi.
Aile kurumuna, toplum hayatına ve bireyin ruh sıhhatine yönelik tehditlerin yalnızca bunlarla da sonlu olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son devirde aileyi maksat alan en büyük tehdit, global güç odaklarının teşvik ettiği cinsiyetsizleştirme politikalarıdır.” dedi.
Erdoğan, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Uluslararası kimi şirketlerin, örgütlerin, markaların ve kurumların da dayanak verdiği sapkın akımların gayesinde bizatihi aile kurumu vardır. Sıkıntının daha vahim tarafı, bunun ferdî bir ömür biçimi tercihinden fazla global bir dayatma haline dönüşmesidir. En küçük tenkitlerin dahi susturulduğu, itiraz edenlere adeta hayat hakkı tanınmadığı, insan fıtratını ve ailevi pahaları savunmanın imkansız hale geldiği, reaksiyon gösterenlerin, ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak baskılandığı, hasılı bir avuç azgın azınlığın milyarlarca insanı esir almaya çalıştığı global bir zorbalıkla karşı karşıyayız. Yalnızca bayan erkek ortasındaki ilgileri değil, çocuklarımızı da amaç alan ataklar karşısında, aileyi, münasebetiyle insanı korumak bizim vazifemizdir.
Buradan bir sefer daha ilan etmek isterim ki, Türkiye ve Türk milleti global cinsiyetsizleştirme dayatmalarına katiyetle boyun eğmeyecektir. Evlatlarımızı bu sapkınların eline bırakmayacağız. Aile yapımızın dinamitlenmesine müsaade vermeyeceğiz.”
Seçim vaatlerinde de yer alan Aile ve Gençlik Bankasının kuruluşunu yakında gerçekleştireceklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclisin onayını aldıktan sonra projeyi birinci etapta zelzele bölgesinde hayata geçireceklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece 6 Şubat’ta asrın felaketini yaşamış ve çabucak her şeyini kaybetmiş gençlerimizin yuva kurmalarına yardımcı olacağız. Daha sonra Karadeniz doğal gazı ve Gabar petrolünden sağlayacağımız finansmanla projelerimizin kapsamını peyder pey genişleteceğiz. Devreye alacağımız yeni takviyelerle hem aile yapımızı yoksulluk ve sapkınlık tehdidinden koruyacak hem de gençlerimize sahip çıkacağız.” diye konuştu.
Bu mevzudaki kararlılıklarını yalnızca seçim meydanlarında değil, tüm dünyanın huzurunda BM kürsüsünde de söz ettiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, çok açık ve net biçimde aile müessesini bekleyen tehditlere dikkati çektiğini, bunun da pek çok ülkede karşılık bulduğunu memnuniyetle gördüklerini kaydetti.
Erdoğan, “İnşallah, akıl, izan, vicdan ve basiret sahibi tüm toplumların da takviyesi ile bu çabayı global ölçekte sürdüreceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.
İSRAİL’İN GAZZE SALDIRILARI
Küresel vicdanın harekete geçmesi gereken bir öteki alanın da herkesin yüreğini parçalayan Gazze olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7 Ekim’den bu yana İsrail idaresinin, yaşadığı şoku mazeret ederek Filistinlilere yönelik acımasız bir katliam yaptığını belirtti.
Kendisini izleyen ulusal ve milletlerarası topluma seslendiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu sabah da Katolik topluluğuna Papa vasıtasıyla seslendim. Mescitler, kiliseler, okullar, pazar yerleri, hatta hastaneler, İsrail güçleri tarafından bombalanmaktadır. Bugüne kadar İsrail’in Gazze ve Ramallah’a yönelik akınları sonucunda, birçok çocuk ve bayan 6 binin üzerinde kardeşimiz şehit oldu. Tekrar kahir ekseriyeti bayan ve çocuk olan 17 bin kişi yaralandı. Etrafı büsbütün kuşatılmış 360 kilometrekarelik dar bir alanda yaşama tutunma uğraşı veren 2,3 milyon insanın doruğuna, şu ana kadar tespit edilen, 12 bin tondan fazla bomba yağdırıldı. Amerika orada, Avrupa orada, bütün imkanlarıyla orada ve tek tek gelip ziyarette bulunuyorlar. Gazze’deki konutların neredeyse yarısı ya yıkıldı, ya ziyan gördü, ya kullanılmaz hale geldi. BM sayılarına nazaran 600 bin Gazzeli yerlerinden edildi. Şu anda BM takımları her an orayı terk etmeyi planlıyorlar, onun hesabını yapıyorlar.”
Tüm savaşlarda olduğu üzere burada da en büyük mağduriyeti bayanlar ve temiz çocukların yaşadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazze’den yansıyan haberler ve fotoğraflara bakıp da reaksiyonsuz kalmak mümkün mü? Ne kadar sarsıcı olursa olsun hiçbir aksiyon bu türlü bir vahşeti legal kılmaz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’ye yönelik akınların, kendini savunma hududunu çoktan aşmış açık bir zulme, mezalime, katliama ve barbarlığa dönüştüğünü tabir ederek, “İşin üzücü yanı, uygar geçinen gayri uygarların bu vahşeti yalnızca seyretmesidir.” değerlendirmesini yaptı.
AB Komitesi’nden dün, “Henüz ateşkes daveti yapamayız.” biçiminde açıklama yapıldığını aktaran Erdoğan, “Daha ne kadar insan ölmesi lazım? Ne kadar çocuk ölmesi lazım? Sizin hesabınız ne, neye nazaran yapıyorsunuz bunu? Bunu bir açıklayın. Ateşkes ne vakit yapılır ne vakit yapılmaz? Şayet siz siyaset yapıyorsanız, bu siyaseti biz de yapıyoruz, 40 yıldır siyasetin içindeyim ancak hiçbir vakit sizin üzere bu cins vahşetlere seyirci kalmadık ve kalamayız. Ağız birliği etmişçesine tüm Batılı ülkeler İsrail idaresini aklıselime davet etmek yerine, hücumlara şartsız takviye veriyor.” diye konuştu.
”ATEŞKES DAVETİ İÇİN DAHA KAÇ ÇOCUK ÖLMELİDİR?”
Lafa gelince insan hak ve hürriyetleri konusunda ahkam kesenlerin, Gazzeli mazlumların hayat hakkını tam 19 gündür yok saydıklarını belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi:
“Ne oldu İnsan Hakları Kozmik Beyannamesi? Siz bu beyannameye hiç bakmıyor musunuz? Yok. İşlerine gelirse bakarlar. İşlerine gelmediği için bakmazlar, niçin? Akan kan Müslüman kanı da onun için. Yardım gemisi göndermek yerine uçak gemisi, savaş gemisi göndererek hangi lobilere hizmet ettiklerini açıkça ortaya koydular, ortaya koyuyorlar. Sizi daha düzgün tanıdık, daha da âlâ tanıyacağız. Bunun ismi ikiyüzlülüktür, riyakarlıktır, ateşe akaryakıt dökmektir. Buradan soruyorum, Avrupa Birliği Komitesi’nin ateşkes daveti yapabilmesi için sayıyı versinler, daha kaç çocuk ölmelidir? Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulunun harekete geçmesi için daha kaç ton bombanın Gazze’ye düşmesi gerekir? Batılı kuruluşların katliama ‘dur’ demeleri için daha ne kadar bayan, sivil, yaşlı hayatını kaybetmelidir? Milletlerarası basın organlarının gerçekleri yazması, söylemesi, anlatması için daha kaç tane meslektaşları bombaların gayesi olmalıdır? Bölgemizi yangın yerine çeviren bu krizi sona erdirmek için daha ne kadar beklenmelidir?”
