Biri size kendinizle alakalı pozitif, hoş bir şey söylediğinde elini kolunu nereye koyacağını öğrenemeyenlerden misiniz? O halde bu yazı bütün size göre! Birinin hoşluğu, kıyafeti, hal ve tutumu ya da galibiyeti methedildiğinde neşeden çok ve daha evvel utanma hissinin ortaya çıkması çok beşeri bir tepki. Psikologlar, insanların iltifat kabul etme mevzusunda neden bu denli zorlandığını incelemiş, bir yandan da işimizi basitleştirecek cevaplar bulmaya çalışmışlar.
Psikolog Lauren Hazzouri, kendi değerini olduğundan düşük görenlerin iltifat kabul etmede zorlandığını iddia ediyor. İltifat almak dikkatlerin, başka bir deyişle “spot ışığının” üzerine çevrilmesi anlamına geliyor, böylece birey kusur ve yanılgılarının da ortalığa döküldüğünü düşünüp panikleyebiliyor.
İltifat kabul etmede iyi olduğunu düşünen pek çok birey reelinde bunları negatif bir yorumla karşılama alışkanlığına sahip. Gerçekten aksine inandığı için ya da yalnızca cemiyetin kendisine öğrettiği gibi alçakgönüllü görünmek ismine, birey “yok canım”lı bir cevap verebiliyor iltifata. “Yok canım, kim olsa aynı şeyi yapardı” ya da “Yok canım, çok daha önceki bir kazak zati bu” gibi… İnkar, değersizleştirme, denetleme, iltifatı manipülasyon “gerçek işi başkası yapmıştı” gibi pek çok yolla iltifatı zaferli biçimde atlatabiliyoruz… Ya sonra?
İrtibatta aktif ve güçlü olabilmek için tüm erdem ve yanılgılarımızı kucaklamamız gerek.
Tüm psikologlar şu noktayı vurguluyor: İyi / hoş / zaferli olmakta ya da insanların bizi beğenip hoşlanmasını istemekte rastgele bir mahzur yok. İltifat kabul etmeyi becermek ve bunu nazikçe, böbürlenme ve böbür gösterisinden kaçınarak yapmak olası.
İltifat kabul etmede verimli 3 düşünce ve tavır
Hazzouri, irtibatta aktif ve güçlü olabilmek için tüm erdem ve yanılgılarımızı kucaklamamız gerektiğini söylüyor ve ilave ediyor: “İnsanların bize tavrı, bizim kendimize karşı tavrımızla yakından ilişkilidir.” Bu surattan kendimize de haksızlık etmeyi vazgeçip iltifat kabul etmede şu 3 düşünce biçiminden faydalanmaya hemen başlayabiliriz:
Ayna tesiri / Aynı duyguyu ifade etmek: Bazı iltifatlar görünenin ifşası gibidir. “Kıyafetin ne kadar hoş!” Siz de haliyle öyle düşünüyorsunuz ki onu giymeyi seçtiniz. O halde öyle söyleyebilirsiniz. Teşekkür edip bu giysiyi almak için ne kadar uğraştığınızı söylemek dahi onu ya da zevkinizi küçümseyecek bir tümceden daha iyi bir cevaptır.
Kendinizi sevdiğinizi gizlememek: Herkesin kendinde hoşlandığı güzergahlar kesinlikle vardır. Bunları gizlememek, şehirle de insanların gözüne sokar gibi devamlı sergilemekle aynı değildir. Saç renginizin ne kadar şahane olduğunu göstermek için 50 tane selfie sürükleyen biri olmayabilirsiniz. Ancak, bu saç renginin size çok yakıştığını düşünen birine, “Ben de öyle düşünüyorum” demekte hiçbir mahzur yok.
Kolay bir teşekkür işi çözer: “Kim olsa aynını yapardı” çoğu kere iltifat eden insanı size verdiği değer için pişman eden bir “Ben de sıradan biriyim” cevabıdır ve çok afakidir. Biri size, özellikle de karakterinize iltifat ediyorsa, misalin ne kadar iyi bir arkadaş olduğunuzu söylüyorsa, aksini iddia ederek bu duyguyu elinden almanız ikinizin de işine afacan. Böyle bir vaziyette en azından karşınızdaki şahsa paylaşımının sizin için değerli olduğunu sezdirmelisiniz.