Çoğumuz dürüstlüğün ne kadar ehemmiyetli olduğunu öğreniyoruz; bunu korunuyor, etrafımızdan aralıksız dinleyip duruyoruz. Palavra söylememek, her zaman doğrunun peşinden gitmek, insanlara karşı dürüst bir davranış sergilemek… Evet, hepsi çok doğru. Ancak başkalarına karşı dürüst olmak gerektiğini tartışırken kendimize karşı dürüst olup olmadığımız reelini gözden kaçırıyor olabilir miyiz? Gerçekten ne istediğimizi, ne beklediğimizi, ne düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi öğreniyor muyuz; yoksa kalbimiz başka beynimiz başka şeyler mi söylüyor?
Hoşlandığımız birinin bize palavra söylediğini bildiğimizde üzülüyoruz; neden reeli söyleyecek kadar bizi güvenmediğini düşünüyoruz ve bunun büyük bir mesele olduğunu fark ediyoruz. Peki, neden kendimize karşı dürüst davranmadığımızda bunu bir mesele olarak görmüyoruz? Pembe gözlüklerle yaşamak bir vakit için iyi sezdirebilir ancak kendimizden kaçarak ne kadar asıl bir yaşam sürebiliriz ki…
Üstelik kendimize karşı dürüst olmak, yalnızca ‘asıl’ bir yaşamla değil; aynı zamanda sıhhatli ve uzun yaşamakla da alakalı. Bir Hayli araştırma, kendine karşı dürüst olmayı ön tasarıda yakalayan fertlerin daha sıhhatli ve uzun bir ömür sürdüklerini dikkat topluyor. Şayet sıhhatli ya da uzun yaşam sizi kendinize karşı dürüst olmanız gerektiğine ikna etmiyorsa, araştırmaların ortaya çıkardığı değişik bir netice ilginize sürükleyebilir: Kendine karşı dürüst olan fertler kariyerlerinde daha büyük bir tatmin yaşıyorlar. Çağdaş dünyada belki ikinci netice daha çok ilginize sürükleyebilir… Gelelim, kendinize karşı dürüst olup olmadığınıza. Şayet kendinize karşı yeterince dürüstseniz:
Kendinizle baş başa kalmaktan ve irtibat kurmaktan kaçmazsınız
Duygularınızla, düşüncelerinizle yüzleşmekten korkmaz; onları daha yakından keşfetmek için kendinizle baş başa kalacak zamanlar yaratırsınız. Meditasyon, günlük yakalama, tabiatta yürüyüş yapma gibi kendinizle irtibat kurabileceğiniz yolları keşfeder; özünüzle alakalı reeller ne kadar sert olsa da onlardan kaçmaz, kabul edersiniz.
Düşüncelerinizi ve duygularınızı özgürce paylaşırsınız
Başkalarının tenkitlerinden ya da suçlanmaktan çekinseniz dahi ne düşündüğünüzü, nasıl sezdiğinizi sarihçe ifade edersiniz. Başkaları rahat hissetsin diye duygularınızı bastırmaz; düşüncelerinize katılıp katılmayacaklarını tasa etmezsiniz. Korunmasız ya da utanmış sezme tehlikesini göze alarak inandığınız, artta durduğunuz her şeyi sarihçe ortaya koyarsınız.
Kendi gereksinimlerinizi karşılarsınız ve gereksinimlerinizle çelişen her şeye hayır dersiniz
Fiziksel, akılsal ve duygusal olarak balanslı sezmek için neye gereksiniminiz olduğunu çok iyi bilirsiniz ve başkalarına hayır deme pahasına gereksinimlerinizi karşılamayı önceliklendirirsiniz. Kendi gereksinimlerinizi karşılamanın egoistlik olmadığının ve herkesin gereksinimlerinin değişik olabileceğinin farkındasınızdır. Kendinize iyi bakmak için zorunlu tertip etmeleri yapar; kendinize yeteri kadar zaman ayırır ve tüm bunların doğru olduğuna gerçekten inanırsınız.
Herkesin sizi beğenmesini beklemezsiniz
Olmadığınız biri gibi görünüp hoşlanılmaktansa olduğunuz gibi kalıp hoşlanılmamayı seçim edersiniz. Aralıksız başkalarını memnun etmeye ve sizi beğenmeleri için mücadele tüketmeye uğraşmazsınız. Kendi kendinizi onaylar, kendinizden hoşlanır ve etrafınızdaki insanların sizi olduğunuz gibi beğenecek bireylerden oluşmasını beklersiniz. Sizi değiştirmeye çalışan, benliğinizi kabul etmeyen insanların sizi hoşlanıp beğenmemesine aldırış etmezsiniz.
Çevrenizde sadece sizi olduğunuz gibi seven ve destekleyen insanlara yer açarsınız
Etrafınızdaki insanların sizi etkilediğini bildiğiniz için çevrenizde yalnızca size saygı dinleyen, destekleyen ve olduğunuz gibi seven insanlara alan açarsınız. Çevrenizdeki doğru insanlar sizi kendinize karşı dürüst olmaya devam etme mevzusunda daha da motive eder. İlişkilerinizde sıhhatli hudutlar inşa eder, herkesin kendi tercihlerini yapmaya hakkı olduğuna inanırsınız.
Cemiyetin kabul edilebilir gördüğünden çok kendi değerlerinize odaklanırsınız
Cemiyette kabul gören ve empoze edilmeye çalışılan bir hayli değeri bilirsiniz; müessesesel yaşam, lüks bir düğün, iyi bir konut, pahalı bir araba, çocuk sahibi olma ve çok daha aşırısını… Ancak tüm bunları doğrudan kabul etmek ve uygulamaya geçmek yerine sorgular; size ne kadar uyduklarını değerlendirirsiniz. Değerlerinizin yaşamdaki pusulanız olduğunu ve zamanla değiştiğini bilirsiniz yalnızca kağıt üzerinde değil, aynı zamanda kalbinizde de iyi sezdiren bir yaşam için kendi değerlerinize odaklanırsınız.
Sezgilerinizi dinler ve kendiniz için en iyisini bildiğinize inanırsınız
İçinizdeki sese her zaman kulak verir; onu sadece dinlemekle kalmaz aynı zamanda ona güvenirsiniz. Sizin için neyin iyi neyin makûs olduğunu en iyi kendinizin kavrayabileceğine inanır ve yaşamınızı ona göre şekillendirirsiniz. Çevrenizde değer verdiğiniz insanların sözlerini görmezden gelmeseniz dahi günün sonunda tek bir sese odaklanırsınız: İçinizden gelene.
Etrafınızdakilerin onaylamasını beklemez; kendiniz için doğru olduğuna inandığınız şeyi yaparsınız
Kendiniz için yalnızca en iyisini bildiğinize güvenmekle kalmaz; aynı zamanda uygulamaya geçersiniz. Yaşamınızı sizden başka kimsenin yaşamadığını ve başka hiç kimsenin tercihlerinizin neticeleriyle yaşamak zorunda kalmayacağını bilirsiniz. Bu sebeple onaylanma gereksinimi sezmeden kendi tercihlerinizi yaparsınız.
Sizin için doğru olmayan bir tercih yaptığınızda bunu fark eder ve başkalaşıma sarih olursunuz
Kusurların, yaşamın bölmez bir parçası olduğunu öğrenirsiniz ve sizin için yanlış olan bir şeyi yaptığınızda bunu olgunlukla kabul eder ve suçlanma, onaylanmama gibi sosyal tehlikeleri göze alarak farklılık yaparsınız. Sizin için doğru olmayan bir şeyi kabul etmektense cesaret göstererek doğrultunuzu değiştirirsiniz.