Piyasadaki 25-26 TL’lik dolar kuru beklentisine karşılık, mevcut ekonomi anlayışı sürdüğü takdirde, bu rakamın da üzerine çıkılacağını tahmin eden çok sayıda piyasa oyuncusu var. Ancak yeni bir ekonomi yönetimi ve mevcut politikaların değiştirilmesi halinde ekonomideki gidişatın kontrol edilmesi mümkün görülüyor.
DW Türkçe’den Erdal Sağlam’ın aktardığı bilgilere göre; seçimden önce yapılan tahminlerde iyi bir ekonomi kadrosu ve anlayışı olan muhalefetin kazanması halinde ekonomide işlerin düzeleceği söyleniyordu. Bununla birlikte mevcut ekonomi kadrosu ve politikasının sürmesi halinde kurların tutulamayacağı tahmini yapılıyordu. İşte bu tahminin tuttuğunu söyleyebiliriz. Merkez Bankası ikinci turdan sonra da kurları tutmak için döviz rezervlerinden satışlara devam etti. Buna rağmen kurlardaki yükseliş hızlandı. Birinci tur seçimlerden bu yana dolar kurundaki artış oranı yüzde 5’e yaklaştı. TL’nin değer kaybını bu noktada tutabilmek için Mayıs ayında rezervlerde yaşanan düşüşün ise 20 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
Kur Üzerindeki Baskı Niye Azaldı?
Seçimin ikinci turundan önce, kuru tutmak için yapılan yüklü rezerv satışları nedeniyle swap hariç kamu yükümlülüğü dahil net döviz rezervlerinin eksi 79 milyar doların da altına düştüğü biliniyordu. Bulunduğumuz hafta içerisinde de rezervden satışlar devam etti ve Çarşamba akşamı itibariyle net rezervlerin eksi 82 milyar doların altına indiği tahmin ediliyor.
İşte bu nedenle kurlardaki artışın önümüzdeki günlerde devam etmesi kaçınılmaz görülüyor. Bu arada rezervden satışlar daha da fazla olabilirdi ama piyasalarda ikinci tur seçimlerinden sonra “Mehmet Şimşek’in ekonominin başına getirileceği beklentisi” arttığı için kur üzerindeki baskı biraz azaldı. Piyasalardaki bu umudun sürdüğü görülürken piyasa oyuncuları “Şimşek güçlü biçimde ekonominin başına gelmediği takdirde kurlardaki artış hızlanıp kontrolsüz hale gelebilir” diyor.
Kritik soru: Hangi yetkilerle göreve gelecek?
Son günlerde en çok merak edilen konu; piyasaların umut bağladığı Mehmet Şimşek’in, hafta sonunda yapılacak açıklama ile ekonominin başına getirilip getirilmeyeceği. Şimşek’in umut vermesinin en büyük nedeni de mevcut ekonomi politikalarında köklü değişiklere gideceği şeklinde algı. Aksi takdirde Şimşek’in görev kabul etmeyeceği konusunda yaygın bir kanı var.
Son iki günde Şimşek’in göreve geleceği konusundaki beklentiler iyice arttı. Hâlâ AKP’den bu atamanın olmayacağı, mevcut politikalara devam edileceği yönünde görüşler gelse de ağırlıklı beklenti Şimşek’in göreve geleceği yönünde.
Edindiğimiz bilgilere göre de büyük ihtimalle bu görevlendirme olacak gözüküyor. Ancak burada kritik olan nokta Şimşek’in ne kadar güçlü olarak bu göreve geleceği, istediklerini yapmasına izin verilip verilmeyeceği. Edindiğimiz bilgilere göre; Şimşek faiz başta olmak üzere ekonomik kararlarda yetkili olmayı ve Merkez Bankası başta olmak üzere, yıpranan ekonomi kadrolarında değişiklik yapılmasını talep etmiş. Bu taleplerin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilip edilmediğini ise henüz bilmiyoruz.
Mehmet Şimşek güçlü bir biçimde, yani istediği Merkez Bankası yönetim değişikliği ile birlikte göreve gelirse güçlü bir konuma sahip olduğu görülecek ve piyasalar bu işin düzelebileceğine güven duyacaklar. Şimşek’in sadece tek başına göreve gelmesi ya da sadece danışmanlık yapması halinde ise piyasaların güveni belli ki çok daha az olacak.
Şimşek Göreve Gelirse Dövizin Seyri Ne Olacak?
Şimşek’in konumunun güçlülüğü, kur artışları dahil tüm ekonomik gidişatın normalleşmesinde çok önemli rol oynayacak. Bu takdirde kurların yine biraz yükselebileceği ama artık kontrol altına gireceği söyleniyor. Aynı şekilde faiz artışlarının dozu ve büyüyecek bütçe açığı finansmanı için yapılacak plan ile birlikte, politika faizlerinin ne kadar yükselmesi gerekeceği de belli olacak.
Şimşek’in güçlü biçimde göreve gelmesinin, seçim nedeniyle oluşacak maliyeti de etkileyeceği gibi, ekonomik enkazın kaldırılmasının ne kadar süreceğini de belli edecek.
Özetle; Şimşek güçlü biçimde göreve gelirse kurlar bir miktar daha artabilir ama sonra ya o noktada kalır ya da biraz aşağı gelebilir. Ancak mevcut ekonomi politikalarının sürdürecek bir isim atanırsa o zaman kurların nereye kadar gideceğini kestirmek çok zor görünüyor. Bu takdirde kurlardaki artış frenlenemeyeceği için, zaten eninde sonunda faiz artışı yapılmak zorunda kalınacak. İşte bu takdirde hem daha yüksek faiz artışı gerekecek, hem de kurlar daha da yukarıda denge bulmaya çalışacak. Bu arada kaybedilen zaman da faturanın iyice büyümesine neden olacak.