Radyasyon tespiti ya da bilimsel data toplama konusunda uzman değillerdi. Fukuşima nükleer felaketinin akabinde bu bahiste çalışmaya başladılar. Okyanustaki radyasyon düzeyini belirleyebilmek için istekli olarak çalışıyorlar. Onlar Fukuşima anneleri olarak anılıyorlar.
Hepsinin çocukları var ve çocuklarının geleceklerinden de telaş ettikleri için seferber oldular. Fukuşima nükleer santralinin bulunduğu bölgenin kıyılarından su örneği topluyorlar. Radyasyon oranını tespit edebilmek için bu örnekleri labortuvarda inceletiyorlar.
Sadece su değil balık ve bölgede üretilen tarım eserlerindeki radyasyon oranlarını da tespit etmek için çalışmalar yürütüyorlar. Fakat Fukuşima anneleri bugünlerde kaygılı. Nedeniyse Japon hükümetinin atmaya hazırlandığı adım.
Japonya hükümeti Fukuşima nükleer felaketinin akabinde biriken atık suyu okyanusa bırakmaya hazırlanıyor. 2011’de bölgeyi vuran sarsıntı ve tsunamide kullanılamaz hale gelen fukuşima nükleer santralinde o tarihten beri 1.3 milyon tondan fazla radyoaktif su birikti. Su, hasar gören reaktörleri soğutmak için kullanılmıştı. Büyük tanklarda saklanan bu su, santrali işleten firmaya yılda 880 milyon dolara mal oluyor. Daha büyük bir meseleyse artık suyu depolayacak alan kalmaması. İşte bu nedenle suyun seyretilerek okyanusa bırakılması planlanıyor.
Radyoaktif kirliliği önlemek için süreçten geçirelecek olan su, deniz altına inşaa edilecek borularla kıyıdan uzakta 12 metre derinlikte okyanusa bırakılacak
Fukuşima anneleri, suyun okyanusa bırakılmasıyla bölgedeki radyasyon oranın yine yükselmesinden telaşlı. Japon hükümetinin planı başta Çin olmak üzere komşu ülkelerin de yansısını çekiyor.
japon yetkililer ise arıtılmış suyun, büyük okyanusa salınmadan evvel milletlerarası seviyede onaylanmış trityum düzeylerinin çok altına seyreltileceğini söylüyor.



