1. Rutininizin dışına çıktığınızda ‘panikliyorsanız’
Sağlık ve esenlik mevzusunda daha rahat davranışları olan insanlar, günlük rutinlerinde gerçekleşen farklılıklardan çok fazla etkilenmezler. Onlar için, bir kutlamada pasta yemek ya da günlük egzersiz saatini kaçırmak kabul edilebilir ve olasıdır –ki olması gereken de bu stil bir yaklaşımdır-. Ancak, sağlıklı yaşam mevzusunu saplantı haline getirmiş fertlerde böyle haller kabahat gibi algılanır. Şayet günlük programınız şaştığında, gün içerisinde iyi yaşam alışkanlıklarınızdan birini atladığınızda veya kahvenizi yanlışlıkla şekerli içtiğinizde göz yaşlarına boğuluyor, krizler geçiriyor, kendinizi yargılamaya başlıyor ya da çok şiddetli duygusal tepkiler veriyorsanız, tüm bunlar bir şeylerin yolunda gitmediğinin göstergesidir.
2.Biri alışkanlıklarınızı denetlediğinde ‘korumaya’ geçiyorsanız
Ailemiz, dostlarımız, komşularımız ya da diğer insanlarla bir hayli şey hakkında sohbet edebiliriz. Günlük alışkanlıklarımız ve yaşam stilimize ait birtakım eylemler de bu sohbetlerin mevzusu olabilir. “Kaç öğün besleniyorsun?”, “Rastgele bir beslenme stilini uyguluyor musun?”, “Haftada kaç saat spor yapıyorsun?” benzeri sorular samimiyetimizin olduğu insanlarla yaptığımız sohbetlere konu olabilir. Bu soruları da sakince yanıtlayabiliyor olmanız gerekir. Ancak alışkanlıklarınız eleştirildiğinde ve herhangi bir yorum yapıldığında bunu sakin karşılayamıyorsanız sağlıklı yaşam takıntısı geliştirmiş olabilirsiniz.
3.‘Yaralanma veya hastalığa’ karşın egzersizlere devam ediyorsanız
Klasik koşullar altında egzersiz rahatsızlığa neden olmaz. Spora başlayanlarda birkaç gün veya hafta süresince bedenin idmansız olmasından kaynaklı hafif-orta şiddetli sızılar oluşabilir ancak sonrasında bu sızılar kaybolur ve programlı spor yapıldığı sürece ortadan kalkar. Öte yandan, yoğun tempolu ve gereğinden fazla sıklıkta spor yapıldığında vücudun fazla zorlanmasından dolayı muhtelif yaralanmalar ve sakatlıklar oluşabilir. Bu yaralanmalar ve sakatlanmalara karşın egzersiz rutininizden şaşmıyorsanız ve vücudunuzu daha da zorlamaya devam ediyorsanız işte o zaman büyük bir mesele var demektir. Ya da soğuk algınlığı, grip, enfeksiyon gibi durumlarla karşı karşıya kalmanıza rağmen uyuyup dinlenmek, enerjinizi, vücudunuzu iyileştirmek yerine ‘sağlıklı olmak’ için sürüne sürüne de olsa spor yapmaya giderek kendinizi daha da bitap hale getiriyorsanız bedeninizin çığlıklarını göz ardı ediyor olabilirsiniz.
4.Besinler mevzusunda ‘paronayak’ davranıyorsanız
Sağlıklı olma saplantısı, değişik paranoya şekilleriyle ortaya çıkabilir. Fazla ve vücudunuza hasar veren yoğunlukta egzersiz yapmanın yanında besinlere karşı da olumsuz bir tutum geliştirdiyseniz yaptığınız sağlıklı olmak değil; kendinizi hasta etmektir. Sıhhatinizi gözetmek ve vücudunuzu, aklınızı kuvvetlendirmek için yediğiniz-içtiğiniz tüm yiyeceklere dikkat etmenizde hiçbir mesele yok; ancak sağlıklı beslenmeye kendinizi fazla kaptırıp şeker, yağ, gluten gibi içeriklerin bulunduğu rastgele bir yiyeceği yemekten fobi içerisinde sanki ‘zehirden kaçıyormuşçasına’ uzaklaşıyorsanız o zaman bu bir problemdir.
5. Yaşamınızı ‘sağlıklı’ alışkanlıklarınız için kısıtlıyorsanız
Elbette ki şahsi gereksinimlerimiz, yaşamımızdaki önceliklerimizden. Hem vücudumuzun hem zekamızın gereksinimlerini karşılamak, kendimize iyi bakmak önemlidir. Ancak, her şeyde olduğu gibi fazlaya kaçtığımızda yarardan çok zarara uğrarız. Hayat dengenin olduğu yerde güzeldir. Şayet yaşamınızı, ‘sağlıklı’ olduğuna inandığınız her şeyi yapmak için son derece ciddi bir biçimde kısıtlıyorsanız, yeniden risk çanları çalıyor demektir. Nesapta olmayan bir buluşma ya da bir yemek organizasyonu sizi zorluyor ve farklılık yapmaktansa çevrenizden uzaklaşıyorsanız bunun pek de iyi bir tercih olmadığını fark edebilirsiniz. Vücudunuza iyi bakmak kadar, sizi mutlu eden, sevinçle sosyalleşebileceğiniz, bağ kurabileceğiniz ve hoşlandığınız insanlarla zaman geçirebileceğiniz anlar yaşamanız da gereklidir. Ömür boyu sağlıklı yaşam alışkanlıklarınızı sürdürmek için saklanarak veya kaçarak mutlu bir yaşam süremezsiniz.
6.Sıhhati ‘ahlaki’ bir yaklaşımla tanımlıyorsanız
Programlı egzersiz yapmanın bütüncül sağlığa yardımı malum ancak bir gün spora gitmediğinizde kendinizi ‘başarısız’ biri olarak değerlendirmeye başlıyorsanız, ne yazık ki bunun pek de sağlıklı bir yaklaşım olduğunu söyleyemeyiz. Eş bir biçimde, besinlere ‘iyi’, ‘kötü’ diye yakıştırmalar yapıyorsanız veya şekerin sizin için ‘şeytan’dan bir farkı yoksa sağlık yaklaşımınız ahlaki bir düzeye ulaşmış olabilir ve bu ne yazık ki uzun vadede kendinizi kesintisiz hasta hissetmenize, pişmanlık ve utanç duygularını körüklemenize ve kendinizi iyi biri olmadığınıza inandırmanıza neden olabilir.
7.‘Adet yoksunluğu’ yaşıyorsanız
Programlı bir adet döngüsü, kadınlarda sağlıklı olmanın bulgularından biridir. Ancak, sağlıklı olma saplantısıyla çok fazla kalori kısıtlaması ya da yoğun egzersiz programları günlük rutinlerde yer ediyorsa beden bir tepki olarak adet döngüsünü durdurabilir. Aynı zamanda, bu gidişat östrojen seviyelerindeki düşüş ve daha yüksek osteoporoza da sebep olabilir. Şayet bazı aylar ya da uzun bir müddet süresince adet görmüyorsanız yaşam stilinizi gözden geçirmenizde ve kesinlikle bir kadın doğum uzmanından destek almanızda fayda var.
Son olarak, sağlığımızı düşünmek ve onu iyi hale getirmek için mücadele etmek elbette önemlidir. Ancak tüm bu mücadelelerimiz ‘doya doya yaşamanın’ önüne geçiyorsa, o zaman pek de bir anlamı yoktur. Kitapların, meşhur televizyon programlarının, sosyal medyanın dayattığı hoşluk algısının ya da ünlülerin ‘bırakılmaz rutinlerinin’ bir kurbanı olmayın. Programlı hareket edin, muhtemel olduğunca meyve-sebze ağırlıklı bir beslenme rutinine sahip olun ama öcü gibi şekerden, yağdan kaçmanıza ya da kan ter içinde kalıp kolunuzu kıpırdatamayacak hale gelene kadar koşmanıza gerek yok.